altın portakal

24 Mart 2010 Çarşamba zaman: 21:01
küçük İskender diyor ki,

'İnsanlar tuhaf; insanlık bambaşka tuhaf.. Biraz tanınınca insanların ve insanlığın size kestiği bilet, bir bakıma yargı ve infaz da oluyor.
Ödüller hakkındaki düşüncem açıktır: Ödül almak isteyen, ödüllendirilmek isteyen kendine has bir mantık geliştirmiştir – bunun nesnelliğini masaya yatırmamaktan yanayım. Gençtir, ismi duyulsun isteyebilir; yaşlıdır, unutulmuşluğunu yırtmak isteyebilir ya da seviyordur o ödülü, almak isteyebilir. Bize ne?! Dikkat edin, eleştiri geliştirenler, o ödülü alamayanlardan çıkar hep.
Neyse, mesele o değil, Hüseyin Biraderler ( Alemdar-Peker ) geçen günlerde Portakal için Antalya'daydılar. Emirhan Oğuz ödülü alırken Kemal Özer için sempozyum yapıldı. Orada denmiş ki; biz ödülü bir ara İskender'e verdik ancak Mehmet H. Doğan bizi aradı ve İskender ödülü reddetti dedi.
Mehmet H. Doğan'la hayatımda telefon görüşmesi yapmadım hiç; yüzyüze gelmemiz de Adam Yayınları sonrası nadirdir. Hatta son dönemde, yıllıklarındaki bir hatayı yazdığım için aramız pek iyi değildi.
Böyle bir ret söz konusu değil; asparagas. Prestiji yüksek bir ödülü neden reddedeyim? Ha, belki şöyle demiş olabilirim: “Yaptıklarım kaale alınmıyor sanırım, kalkıp bana verseler almak istemem bu saatten sonra.” Bu ifadem kulaktan kulağa yayılırken ölçüp biçip kendilerine göre biçimlendirmişler büyük ihtimal.
Safsata üretmeyi yaratıcılık sanan bir insan kalabalığı içinde yaşıyoruz; gerçek kimlikler bizim yalanlarımızı aydınlattığı için sıkıntı çekmekteyiz.
Bırakacaksınız bu işleri; bir mana kazanmayacak, bir manaya dönüşmeye çalışacaksınız. Şair, çok tanrılıdır. Tek tanrılı olursa biter. Uşak olur.

Umarım, sıkıntıyı yaratanlara sıkıntımı dile getirebilmişimdir. Malumatınız olsun istedim. Derdim katlanmakta: Şimdi de herhalde “ödülü almak istiyor ki, bu açıklamayı yaptı” muhabbeti başlar. Yokuşta gaz çıkarana kızmayacaksınız. Bünyenin icraatı o. '